Kayıtlar

Temmuz, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DÖRT YAPRAKLI YONCA

Resim
                                                      DÖRT YAPRAKLI YONCA                                                      Oysaki her birimiz savrulan birer yapraktık. Hayatın rüzgarında bir yere tutunmaya çalışan, oradan oraya savrulan yapraklar... Hayat o kadar garip ki bir vakit hayatınızda varolan insanlar artık yok. Bir vakit her gün gördüğünüz insanları ise artık yılda bir kere görme şansınız oluyor. Senden uzaktalar ya da onlar aynı yerinde, giden sensin. Bir tiyatro gibi hayat, rolü biten oyundan ayrılıyor.          Bazen çok yakınım dediklerin bir bakmışsın kilometrelerce uzağında kalmış. Kilometrelerce uzaklıktan maksat uzun yollar değil, ruhuna olan uzaklık. Kalpler, mesafeler...

ÜÇ GÜNLÜK DÜNYA

Resim
                                                                       ÜÇ GÜNLÜK DÜNYA Sahi ölüm neydi? Üç günlük şu dünyada türlü zahmet ve  sıkıntı çekip terk etmek miydi dünyayı? Yoksa geride sevdiklerini bırakıp duraktan inmek miydi? Hiç ölmeyecekmiş gibi ve aldığımız nefes bir gün tükenmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Bu yüzden kavgalar ediyoruz, kızıyoruz, kırılıyoruz, kırıyoruz. Her şeyde haklılık payı arayarak büyükleniyoruz.  Halbuki büyüklenmek bizim neyimize? Grip olduğumuzda dahi halimiz vaktimiz gidiyorken biz neye kibirleniyoruz?       Ölümü çoğu zaman unutuyoruz. Hiç başımıza gelmeyecekmiş gibi ve sevdiklerimiz ömür boyu bizimle birlikte olacakmış gibi davranıyoruz. Ölüm geliyor sen istesen de istemesen de.  Ölümün varlığına inanır da insan hiç kapısına...

İNSAN VE RUH ÜZERİNE

Resim
               İNSAN VE RUH ÜZERİNE                 İki yıldız arası göğe asılı hamak... Uyku, uyku... Zamansız ve mekansız, uyumak. Uyumak istiyorum; başım bir cenk meydanı; Harfsiz ve kelimesiz düşünmek Yaradanı. İlgisizlik, her şeyden kesilmiş ilgisizlik; Bilmeyiş ki, en büyük ilme denk bilgisizlik. Usandım boş yere hep gitmelerden, gelmelerden; Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden! Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık; Kulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık. Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri; Raflarda toza batmış peygamberden bildiri. Her gün yalnız namazdan namaza uyanayım; Bir dilim kuru ekmek; acı suya banayım! Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla! Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla... Söze üstâd Necip Fazıl Kısakürek'in mısralarıyla başlamak en iyisi diye düşündüm. " Uyku, uyku... Zamansız ve mekansız uyumak." İnsa...